Dijital Vicdan Kavramı Bağlamında Eylemsiz Merhamet


ESKİŞEHİR / TEKHA

 

Her yıl seçilen “yılın kelimesi”, topluma tutulan güçlü bir ayna niteliği taşır. 2025’in aynasında ise tek bir soru beliriyor: Vicdanımız internete mi bağlandı?

Türk Dil Kurumu ile Ankara Üniversitesi çatısı altındaki İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi iş birliğiyle yürütülen çalışmanın sonucunda yılın kelimesi olarak seçilen “dijital vicdan”, tam da bu sorunun merkezine oturuyor.

Yılın Kelimesi Olarak Dijital Vicdan

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açıkladığı üzere, halkın katılımıyla belirlenen bu kavram; beğeni, paylaşım ve yorum üçgeninde şekillenen yeni bir ahlak hâlini tarif ediyor. Türk Dil Kurumu’nun tanımı ise oldukça çarpıcı: Gerçek hayatta sorumluluk almadan, sosyal medyadaki etkileşimlerle vicdanı rahatlatma eylemi.

Bu tanım, dijital çağda bireyin vicdanla kurduğu ilişkinin nasıl dönüştüğünü açıkça ortaya koyuyor.

Modern İnsanın Vicdanla Kurduğu Yeni İlişki

Ortaya çıkan tablo, modern insanın gündelik hayatında vicdanla kurduğu yeni ilişkinin güçlü bir yansıması olarak dikkat çekiyor. Sabah işe giderken paylaşılan bir yardım çağrısı, gün içinde bir toplumsal meseleye gösterilen duyarlılık, akşam saatlerinde adaletsizliğe karşı dile getirilen bir itiraz…

Tüm bu davranışlar, insanın dünyayla bağını koparmadığını; aksine olup bitene kayıtsız kalmadığını gösteriyor. Ancak asıl mesele, bu farkındalığın nerede derinleştiği ve hangi noktada eyleme dönüştüğü sorusunda düğümleniyor.

Akademik Değerlendirme: Dijital Vicdan Eleştirinin Ötesinde

Bu noktada Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, kavrama daha yapıcı bir yerden yaklaşıyor. Bayraktar’a göre dijital vicdan, yalnızca eleştirilecek bir alışkanlık değil; doğru yönlendirildiğinde toplumsal farkındalığı büyütebilecek güçlü bir eşik olarak görülmeli.

Vicdanın özünde insanı harekete geçiren ve dönüştüren bir güdü olduğunu vurgulayan Bayraktar, dijital çağın bu güdüleri görünür kılma potansiyeline de sahip olduğunu ifade ediyor.

“Vicdan Rahatsız Ettiği Kadar Değerlidir”

“Vicdan, insanı rahatsız ettiği ölçüde anlamlıdır; fakat bu rahatsızlık, eyleme dönüşebildiği zaman değer kazanır” diyen Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, dijital mecraların bu dönüşüm için bir başlangıç noktası olabileceğine dikkat çekiyor.

Bir paylaşım ya da etkileşimin tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Bayraktar, bilinçli kullanımın bireyi düşünmeye, sorgulamaya ve gerçek hayatta sorumluluk almaya yönlendirebileceğini belirtiyor. Ona göre dijital vicdan, pasif bir rahatlama alanı olmaktan çıkıp toplumsal duyarlılığı besleyen bir bilinç zeminine dönüştürülebilir. Asıl mesele, tıklamayı son durak değil, ilk adım olarak görebilmektir.

Dijital Vicdan Toplumsal Bir Dönüşümün İşareti

Bakanlık açıklamalarında da altı çizildiği üzere dijital vicdan, yalnızca bireysel bir sorun değil; toplumsal bir dönüşüm göstergesi olarak değerlendiriliyor. Vicdanın “eyleme çağıran” niteliği zayıfladıkça, merhamet ve insaf giderek görünürlükle ölçülür hâle geliyor.

Kimin ne kadar duyarlı olduğu, ne oranda paylaşım yaptığıyla ölçülürken; sessiz ama sahici sorumluluklar çoğu zaman algoritmaların gürültüsü içinde kayboluyor.

Vicdan Algoritmalarla Ölçülmez

Belki de 2025’in kelimesi bu yüzden “dijital vicdan” olarak seçildi. Çünkü vicdanın Wi-Fi’ye, algoritmalara ya da görünür olmaya ihtiyacı yok. O hâlâ insanın iç sesinden besleniyor; sessiz ama ısrarlı bir çağrıyla sorumluluk almaya davet ediyor.

Asıl mesele paylaş tuşuna basmak değil, o tuştan sonra ne yaptığımızdır. Dijital çağda gerçek cesaret, kalabalıkların arasında kaybolmak değil; bir tıklık rahatlamayla yetinmeyip eyleme geçebilmektir.

Benzer Videolar